Boyun bölgesine yapılan liposuction etkili mi?
Boyun bölgesine yapılan liposuction genellikle tek başına çok etkili bir tedavi olmamakla birlikte, elbette bazı hastalar bundan çok ciddi bir fayda da sağlayabiliyor. Özellikle yoğun ve kalın boyun yağları olan ve kilolu hastalarda boyun liposuction ameliyatında daha çok fayda görebiliyoruz. Ancak hastanın çok fazla kilosu yoksa ya da boyundaki problem yüzeyel yağdan değil de derin yağdan kaynaklanıyorsa o zaman bu hastalarda boyun liposuction operasyonunun yanında basit germe ameliyatları ya da çene protezi seçeneklerini de gündemi getirmek gerekebiliyor. Boyun bölgesine liposuction yaptığımız hastalarda genellikle boyundan aldığımız yağı jawline (çene) hattı boyunca enjekte ediyoruz ki bu sayede boyunla jawline arasındaki farkı bir miktar daha belirginleştirebiliyoruz. Fakat, genellikle yağ dokuya uzun dönemde çok güvenemediğimiz için, daha sabit daha kalıcı daha kesin yöntemlerle (örn:
çene ucu implantı, ya da alt boyuna yapılacak germe işlemleri) kombine ettiğimiz zaman daha iyi sonuçlara ulaşıyoruz.
Konumuz Gıdı estetiği:
Genelde, gıdı bölgesinin sorunun aslında sadece yağdan kaynaklandığı zannediliyor ve de o şekilde inandırılıyor. Aslında bunu doğru bulmuyoruz, tabi ki gıdı bölgesinde yağ da mevcut fakat gıdıyı oluşturan tek faktör yağ değil. O bölgede çenenin geriliği ve bazı sarkıklıklar da bu durumu çok etkiliyor. Özetle, gıdıyı oluşturan durum hangi sebebe bağlıysa ona uygun bir tedavi uygulanmalı.
Öncelikle, çene, jawline, gıdı ve boyun bölgelerini birbirinden ayrı olarak düşünmek pek mümkün değil. Çünkü bu 4 bölge aslında aynı resmin bir parçası. Elmacık kemikleri ve yanaklar ne kadar çıkık ve dolgunsa, çene bölgesinin de belirli bir uzunlukta olması gerekiyor ve gıdının da (cervico-mental açı) keskin olması gerekiyor.
Maalesef medyada o bölge sadece yağdan oluşuyormuş gibi lanse ediliyor, fakat işin gerçeği bu değil. Oradan sadece yağı aldığımızda o bölge tamamen yok olmuyor, çünkü gösterildiği kadar kolay değil. Tabii ki, bazı hastalarda da tek başına liposuction yeterli olabilir ama genellikle, başka ameliyatlarla kombine etmeye ihtiyaç duyuyoruz.
Hadi biraz boyun anatomisinden bahsedelim, boyun derisinin hemen altında ince bir yağ tabakası var, bunun hemen altında plastyma dediğimiz bir kas var. Derinin hemen altındaki yağ tabakasını genelde, aşırı kilolu ve ağır boyunlarda almak zorunda kalıyoruz, çünkü sadece bu hastalarda o bölgedeki yağ oranı yüksek. Onun haricinde, o bölgedeki yağ miktarı zaten az olacağı için, onu almanın sarkıklığa hiçbir faydası olmadığı gibi bizi daha da kötü bir sonuca da itebiliyor ve de üstüne o bölgede düzensizlikler oluşabiliyor. Bu durum çok kilosu olmayan hastalarda önümüze çıkan bir problem. ‘Benim çok kilom yok ama gıdım var’ diyen hastalardaki sorun, muhtemelen cilt altı yağlanmasıyla ilgili değil de aslında derin yağ katmanıyla ilgili (ki bu da liposuctionla alamadığımız kadar derinde konumlaşmış ve dokunulması tehlikeli bir alan.) ya da oradaki kasın gevşekliğinin yarattığı sarkıklıkla ilgili.
Gıdıdaki problemin adını çok iyi koymak gerekiyor. Ben boynuma liposuction istiyorum diyen 10 hastadan genelde sadece 1 tanesi için liposuction doğru tedavi oluyor. Fakat ‘heavvy neck’(ağır boyun) durumu varsa, öncelikle o yükten hastayı kurtarmak gerekiyor, bunu da liposuctionla sağlıyoruz, sonrasında gerekliliğe bağlı olarak ‘plastyma’ kasını gerginleştiriyoruz. Eğer çene geriliği varsa (ki genelde oluyor), bu durumda da çeneye koyulacak protez ile, çene projeksiyonunu artırıp, yüz hatlarında genel bir denge sağlamış oluyoruz. Bunun üstüne jawline hattını belirginleştirmek için dolgu ya da yağ enjeksiyonu uygulamalarıyla, boyun ve gıdı bölgesinde total bir değişim elde ettiğimizde ise, mükemmel bir sonuç ortaya çıkıyor. Bu tarz bir değişimi tek başına liposuction ameliyatıyla yakalamak pek mümkün değil, kaç hastada sadece liposuction ameliyatıyla gıdı bölgesinde total bir değişim sağlayabiliriz ki?
Cilt altındaki incecik yağı liposuction kanülüyle ne kadar fazla travmatize ediyorsak, o bölgede o kadar fazla dalgalanma gerçekleşiyor.
Ayrıca, platysma kası boyun bölgesindeki ‘bant’ dediğimiz ince uzun sarkık çizgilere de sebep oluyor, o ince yağ dokusunu aldığımızda bu bantların belirginliği de artıyor. Yağı aldıktan sonra hiç olmayacaksa bile o plastyma kası bir düzenlemeye genelde gerçekten ihtiyaç duyuyor.
Bu yüzden bu anlamda kendi kendine teşhis koymuş, ben sadece liposuction istiyorum diyen hastayı genelde reddediyoruz, çünkü sonucun iyi olmayacağını biliyoruz.
Plastyma açılarını, cerrahisini ve boyunla olan ilişkisi ile birlikte ortaya konulan kaliteli bir ameliyat sonucunu elde etmeyi herkes başaramıyor. Bu bölge çoğu cerrah için korkutucu olduğu için, bir miktar o bölgeyi düzenlemek adına liposuction uygulamayı tercih ediyorlar. Bu sayede derin dokuya müdahale edilmemiş oluyor ama bunu yaparken bu tedavinin iyi bir sonuç getirmediğini unutuyorlar.
Bir senfoniyi orkestranın bütün enstrümanları kullanarak çalabiliriz. Sadece bir tane kemanla bir senfoni çalmaya çalışırsak ancak seyirciyi tatmin etmek için daha yüksek sesle çalmaya çalışırız, bu da giderek daha çirkin bir hale dönüşür. Yani, demek istiyoruz ki, o bölgenin hepsine belli ölçülerde dokunmak gerekiyor. Yani, sadece vadiyi derinleştirmek değil aynı zamanda dağı da yükseltmek gerekiyor.
Gıdı estetiği genelde plastik cerrahı alanları arasında en çok suistimal edilen ameliyatlardan biri. Tabiki tek başına liposuction gerektiren hastalar da mevcut ama genelde oranı çok düşük. Asıl gıdının yoğunluğunu sağlayan plastyma kası altındaki yağ dokusu, plastyma kasını gererken, bu yağ dokusuna ulaşabildiğimiz için buraya da müdahele edebilyoruz, böylelikle boyun bölgesinde daha keskin bir açıya ulaşıyoruz.
Bu alanda yaptığımız kombine ameliyatlar hastaları korkutuyor olabilir, çünkü liposuction ameliyatı daha az invaziv. Fakat bu kombine ameliyatlar da çok invaziv tedaviler değil. Çene protezi ve plastyma kasını germekten bahsettiğimizde, bu bölgelerdeki büyük skarların olacağı düşünülüyor. Fakat biz bütün bu ameliyatları da çene altındaki ‘fold’ dan yaklaşık üç buçuk santimlik bir kesi açarak yapıyoruz.
Sonuç olarak liposuction vücudun neresinde uygulanırsa uygulansın çok travmatik ve vücudu hırpalayan bir uygulama. Ayrıca liposuction sıkılaştıran bir tedavi değil. Liposuction’ın enerji bazlı çeşitleri de var, fakat biz bu yöntemlerin de pek işe yaramadığını düşünüyoruz, bunları deneyim ve araştırmalarımıza dayanarak söylüyoruz. Biz gözümüzle sonucu ve sıkılaşmayı görmek istiyoruz. Liposuction özellikle gıdı bölgesinde sıkılık yaratan bir tedavi değil.
Enerji bazı sistemlerin bir çoğu çok büyük sözler verir ama bunların hiçbiri gerçek olmaz ve pazarlama sistemi o kadar stratejik planır ki hasta hiçbir zaman ‘bu olmadı’ demez fakat, ‘ancak bu kadar oluyor’ der.
Bunun haricinde, ‘injectable’ yöntemler de mevcut. Yani gıdı bölgesine, o alanı eritecek çeşitli kimyasallar enjekte ediliyor, bunlara lipoliz de deniliyor. Safra asidiyle (örneğin deoksikolat) de gıdı yağını eritmeyle alakalı yoğun bir pazar da var. Çoğu insan bu konudan şikayetçi olduğu için kolay para kazanılabilinecek bir alan. Bu tedavileri satabilmesi için, acısız, ağrısız, çok etkili ve hızlı sonuç veren bir tedavilymiş gibi bir algı yaratması gerekiyor. Bu aslında ‘too good to be true’ yani gerçek olamayacak kadar iyi bir senaryo. Çünkü bu tedaviler bu işe yarıyor olsaydı biz de bugün bunları uyguluyor olurduk.
Enjekte edilen materyal aslında kas altındaki asıl yağ kitlesine ulaşamadığı için pek bir sonuç da veremiyor. Aslında yağı eritiyor çünkü içinde deoksikolik asit var (sindirim sisteminde yağı parçalayan safra asitlerinin aynısı). Hakikaten etkili bir şey, evet yağı eritiyor ama düzenli bir şekilde değil. Homojen bir şekilde, ya da gıdının her alanına eşit şekilde dağılabilen bir sıvı değil. Dolayısıyla düzgün bir şekilde eritemiyor. Buraya enjekte edilen madde aslında sindirim enzimi yani oradaki dokuyu sindiriyor. O yüzden tehlikeli de bir tedavi.
Bizim elimizde gerçekten çok güvendiğimiz ve çok iyi sonuçları aldığımız ve tekniklerinmiz var.
Toparlamak gerekirsek, çok basit gıdı vakalarını bazen dolgularla bile çeneyi uzatarak, gıdıyı germe imkanını yakalarız ve bu bir miktar fark yaratır. Ama, büyük vakalarda çok işe yarayan bir yöntem değildir, az gıdısı olan hastalarda etkili olan bir tedavidir.
Genellikle, gıdıyı tedavi ettiğimiz ameliyatların çoğunda yaptığımız kombinasyon şu şekilde oluyor:
1- Gıdıdaki kası sıkılaştırma (plastyma kası)
2- Çene protezi
3- Liposuction
Bu şekilde gerçekleştirdiğimiz ameliyat, bize 20 dkya, hastaya da 1 cm daha uzun bir insizyona mal oluyor. Fakat, ömür boyu kalıcı ve etkili bir tedavi almış oluyor.
Bu kadar detaylıca bu konuyu ele almamızın sebebi, yanlış bilgiyi düzeltmek. Hastalar kendi kendilerine teşhis koymasınlar, doktorlarına danışsınlar, tedavi alternatifleri hakkında bilgi alsınlar diye… Daha fazla bilgi almak için bizi arayabilir, mail ve ya Whatsapp yoluyla ulaşabilirsiniz.